ŞUBE AÇIKLAMALARI

25 KASIMDA ALANLARDAYIZ!

 

                                                               

 

                                                                    “YAŞAMIMIZI SAVUNUYORUZ!”

Biz kadınlar erkek ve devlet şiddetine, kapitalist hükümetlere, kadın cinayetlerine, ırkçı politikalara ve cinsiyete dayalı tüm şiddet biçimlerine karşı mücadelemizden vazgeçmiyor ve taleplerimizi 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde haykırıyoruz ve Yaşamımızı Savunuyoruz!
Kadına yönelik şiddet, dünyada ve ülkemizde, kentli – köylü; eğitimli – eğitimsiz; varsıl -yoksul; genç – yaşlı; ev kadını – çalışan kadın farkı olmaksızın kadınların büyük çoğunluğunun yaşadıkları ortak sorundur. Kadına yönelik şiddet bir insan hakları ihlalidir.
“AKP için kadın erkek eşit değil” Kadınlar, son 18 yılda, ataerkil şiddetle baş başa bırakılarak hukuksal güvencelerini hızla
yitirdi. Oysaki yirminci yüzyılın başında, şu an demokrasinin beşiği olan Avrupa’da dahi kadının sosyal ve siyasal hayatta yeri yokken, Cumhuriyet Türkiye’si o dönemde kadının hakları konusunda devrim niteliğinde atılımlara imza atmış, kadınların hem siyasal hem soysal hem de ekonomik hayata katılımı için seferber olmuştu. O günden bugüne dinci, milliyetçi, ırkçı, emekçi düşmanı, eril ve hükmeden iktidarın esiri, malı ve siyasi malzemesi olmaktan öte yeri yok kadınların toplumda…
Dinci, milliyetçi, ırkçı, işçi düşmanı, eril ve hükmeden olmak… İşte Türkiye’de kadına yönelik şiddet esas olarak kaynağını bu ruhtan alıyor. Kadın asla düzenin dışına çıkmamalı. Sokakta devletin, geleneklerin, evde kocasının, babasının, işyerinde patronunun… Bu yüzden faşizan kitle ruhu ile kadına yönelik şiddet arasında doğrudan bir ilişki var. Bu yüzden Türkiye’de güç kaybetmeyen AKP rejimi ile gerilemeyen şiddet istatistikleri ve hak ihlalleri arasında doğrudan ilişki var.
18 yıldır Türkiye emekçi halkının başına çöreklenen AKP iktidarının, bu süre içerisinde en göze çarpan icraatları, şüphesiz ki toplumun her kesimi ve memleketin her alanında kesintisiz, planlı ve sistemli bir şekilde yürüttüğü gericilik odaklı hamleleri oldu.
İktidarın durmaksızın devam eden dinselleşme özendiriciliği ve gericileşme operasyonundan en çok yara alan kesimlerden biri ise kadınlar oldu. AKP iktidarının dile getirdiği ve özlemini çektiği bu gerici sistem, kadınlarımızı evin içine hapseden, sosyal ve ekonomik yaşamdan uzak tutan ve kadını erkeğin vicdanına bırakan karanlık bir sistemdir. Bu gerici ve yobaz anlayışa en
başta kadınlarımız karşı durmalıdır. Bu gerici zihniyet, ağzını her açtığında kadınlara saldırdı.
İşte bu yüzden “Biz kadınlar diyoruz ki AKP’nin evli-evli olmayan, çocuklu-çocuksuz, başı açık-kapalı, meşru-gayri meşru gibi ikiliklerle kadınlar arasında kurmaya çalıştığı hiyerarşiye karşıyız! Emeğimizin ucuzlaştırılmasına, yoksulluğumuzun arttırılmasına, daha da güvencesiz, erkeklere daha bağımlı hale getirilmemize karşı çıkıyoruz. “Buradan bir kez daha haykırıyoruz:
“Hayatımıza yöneltilmiş tüm tehdit ve saldırılar karşısında biz kadınların mücadelesi de güçlenerek sürecek! Biz kadınların, yaşamından, bedeninden, emeğinden elinizi çekin!”
Bedenimizin, kimliğimizin, inancımızın, anadilimizin, cinsel yönelimimizin, emeğimizin, hayatımızın, haklarımızın, gasp edilmesine ve biz kadınların daha da ezilmesine yol açan cinsiyetçiliğe karşı mücadelemize devam edeceğiz! Gericiliğe karşı aydınlanma mücadelesinde, bu memleketin emekçi kadınları var gücüyle en ön saflarda olacak.
AKP’nin oldukça kabarık olarak kadın düşmanlığı arşivine ve AKP gericiliğine bir göz atalım. Bu öyle bir düşmanlık, öyle bir gericilik ki, doğum kontrolünü ihanet, sezaryen ve kürtajı cinayet olarak adlandırıyor. Bunu destekleyiş biçimini ise asla saklama gereği duymuyor. Kadına yönelik şiddetle mücadele için temel meselenin toplumsal cinsiyet eşitsizliği olduğunun altını çiziyoruz. Giderek artan şekilde bu eşitsizliği, ayrımcılığı besleyen politikalar izlenmesini, iktidarın kadınların yaşamını kendi isteği doğrultusunda düzenlemesine karşı çıkıyoruz ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini gidermeye yönelik etkin politikaların hızla yaşama geçirilmesini
talep ediyoruz.

“Haklarımıza ve Hayatlarımıza Sahip Çıkacağız”
Koronavirüs pandemisi yalnızca ekonomik krizi değil, cinsiyet eşitsizliğini de derinleştirdi. Bunun sonucu ise kadınların ev içi bakım ve yeniden üretim yükünün, şiddetin ve kadın cinayetlerinin artması oldu. Ancak iktidar bu süreçte kadınları korumak, koruyucu ve önleyici tedbirler almak yerine kadına yönelik şiddeti önlemeyi, bununla mücadele etmeyi amaçlayan İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açtı. Kadınların yaşam haklarına yönelik saldırılar söz konusu olduğunda kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet, eşit ve özgür yaşam hakkımıza yönelik saldırılar artmaktadır. İstanbul Sözleşmesi hakkındaki tartışmalar derhal bırakılmalı; sözleşmenin ve 6284’ün etkin ve bütünlüklü olarak uygulanması için bütün kurumlar seferber edilmelidir.
“Kelebekler Ölümsüzdür”
25 Kasım Dominik Cumhuriyetinde rejime karşı mücadele eden, çocuklarını “yoz ve zalim” sistemde yetiştirmemek uğruna kollarını kavuşturup oturmayan hayatları pahasına savaşan üç korkusuz, özgürlük sevdalısı kadının, Mirabel kız kardeşlerin, diktatörlüğün askerleri tarafından tecavüz edildikten sonra vahşice katledildikleri ve gazetelerin bu olayın kaza sonucu meydana geldiğini anlattığı bir utanç gününün ve insanlık ayıbının yıl dönümüdür. Elbette Mirabel Kardeşler ne şiddete uğrayan ilk kadınlardı ne de kadına yönelik şiddet son buldu. “Kelebekler” olarak anılan kardeşlerin 1960 yılında verdikleri özgürlük savaşı bugün dünyanın dört bir
yanında kadınların; toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, ataerkil şiddete, tecavüze, tacize, ayrımcılığa, eğitim ve iş hayatında, kanunlar karşısında eşit haklara sahip olmayışlarına karşı verdiği mücadeleye öncü olmuş, milyonlarca kadının bağımsızlık arayışında attığı çığlıklarda kelebek etkisini sürdürmüştür.
Emek veren, gülen, ağlayan, üreten, savaşan, başaran, özgürlük isteyen, eşitlik için mücadele eden, kendi başının çaresine bakabilen, küllerinden doğan her kadının aydınlık ve umut dolu bir yaşam süreceği; bu yolda verdiğimiz mücadelenin “pozitif ayrımcılık” arayışı olmadığının anlaşıldığı, adaletsizliğin, eğitimsizliğin, şiddetin, kadına atanmış rollerin tarihe karıştığı bir dünyada YAŞAYABİLMEK dileğiyle…
Yaşamımızı Savunuyoruz!
Bütün Kadınlarımızın 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü
kutlu olsun…

                                                 ESM GENEL KADIN, ÇEVRE VE DIŞ İLİŞKİLER SEKRETERLİĞİ

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir