KESK, TÜRK-İŞ, DİSK, T.KAMUSEN’in 22 Şubat 2010 tarihinde yaptıkları toplantıdan çıkan ve kamuoyuna da deklere edilen kararın gereği olarak üyesi bulunduğum ……..sendikasının bağlı olduğu Kamu Emekçileri Konfederasyonu (KESK) tarafından, Tekel işçilerinin eylemleri ile bir kez daha gündeme gelen güvencesiz çalıştırma uygulamalarına son verilmesi talebiyle yapılması kararlaştırılan 26 Mayıs 2010 tarihinde bir günlük iş bırakma eylemine, Uluslar arası sözleşmeler, Anayasa ve yasalarla tanınan haklara dayanarak ve Konfederasyonumun aldığı kararı benimseyerek, demokratik tepkilerimi göstermek amacıyla söz konusu etkinliğe, sendika üyesi olarak katıldım.
Bu biçimde yapılan eylem suç olarak değerlendirilemez. Kamu görevlilerinin, sendikaların aldığı karar doğrultusunda toplu eylem hakkı insan hakları sözleşmeleri ve Anayasa yanı sıra mahkeme kararları ile de kesin biçimde tanınmaktadır. Bu konuda çok sayıda AİHM ve Danıştay kararı bulunmaktadır.Üyesi olduğum sendikanın bağlı olduğu KESK’nun karar doğrultusunda, anayasa, milletlerarası sözleşmeler, yasalarla tanınan haklara, mahkeme kararlarına dayanarak, demokratik tepkilerimi göstermek amacıyla söz konusu etkinliğe katıldım. Bu biçimde yapılan eylem suç olarak değerlendirilemez.
Kamu görevlilerinin sendika kurma ve üye olma hakkı Anayasa ile tanınmış, Anayasa’nın 90. maddesinin son fıkrasına, 5170 sayılı yasayla “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınacaktır” cümlesi eklenmiştir. Bu hüküm örgütlenme özgürlüğü ve sendikal haklara ilişkin milletlerarası düzenlemeler açısından da geçerlidir.
151 sayılı İLO Sözleşmesi’nin 3.maddesinde “Bu sözleşmenin uygulanması bakımından kamu görevlileri örgütü deyimi oluşumu ne olursa olsun amacı kamu görevlilerin amacı kamu görevlilerin çıkarlarını savunmak ve geliştirmek olan herhangi bir örgüt anlamına gelir” hükmü ile kamu çalışanların çıkarlarını savunmak amacıyla etkinliklerde bulunabilecekleri açıkça kabul edilmiştir.
87 Nolu ILO Sözleşmesi’nin 3/1 maddesi uyarınca “Çalışanların ve işverenlerin örgütleri, tüzük ve yönetmeliklerini düzenlemek, temsilcilerini serbestçe seçmek, yönetim ve etkinlerini düzenlemek ve iş programlarını belirlemek hakkına sahiptir”. Aynı maddenin 2. fıkrasında, “Kamu makamları bu hakkı sınırlayacak veya bu hakkın yasaya uygun şekilde kullanılmasına engel olacak nitelikte her türlü müdahaleden sakınmalıdır” hükmü ile bu hakkın kullanımının kamu makamlarınca engellenmeyeceği belirtilmiştir.
87 sayılı Sözleşmenin 8/2 maddesinde de, “Yasalar, bu sözleşme ile öngörülen güvencelere zarar verecek nitelikte olamaz veya zarar verecek şekilde uygulanamaz” düzenlemesi ile kamu çalışanlarının örgütünün kendi amaçları doğrultusunda düzenlemiş olduğu etkinlere katılması nedeniyle cezalandırılamayacağını açık bir biçimde ortaya konmuştur. Bu nedenle üyesi olduğum sendikanın aldığı karar uyarınca gerçekleştirilen etkinliklere katılmam suç olmayıp sendikal ve demokratik hakların kullanılması niteliğindedir.
Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı’nın ‘Toplu pazarlık yapma ve eylem hakkı’ başlıklı 28. maddesine göre;“Çalışanlar ve işverenler veya bunların ilgili kuruluşları, Topluluk mevzuatı ve ulusal yasalar ve uygulamalara göre uygun düzeylerde toplu sözleşmeler müzakere etme ve imzalama ve menfaat ihtilafı olması halinde grev eylemi dahil olmak üzere kendi çıkarlarını korumak için ortak (toplu) eylem yapma hakkına sahiptir.”
İç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesi kapsamında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de sendikal eylem ve etkinlikler nedeniyle verilen cezaları, Sözleşmeye aykırı bulmuştur. KESK’e bağlı sendika üyelerinin başvurularında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi; AİHS’nin 11. maddesinin sendikanın yapacağı toplu eylemler yoluyla, sendika üyelerinin mesleki çıkarlarını savunma özgürlüğünü güvence altına aldığını, sendika üyeleri tarafından gerçekleştirilecek olan bu eylemlere taraf Devletlerin izin verilmesi gerektiğini, 11. maddede grev yapma hakkı açık bir şekilde ifade edilmemişse de bu hakkın tanınması, en önemli sendikal haklardan biri olduğunu, genel bir grev yasağının Sözleşmenin 11. maddesinin ihlali anlamı taşıdığını, sendika üyelerinin grev ve eylemlere katıldıkları için disiplin cezası ile cezalandırılmalarının sendikal hakları kullanmaya yönelik caydırıcı bir niteliğe sahip olduğunu, yasaklama ve engellemelerin demokratik bir toplumda gerekli olmadığını tespit etmiştir. (Karaçay – Türkiye, Satılmış ve Diğerleri – Türkiye, Urcan ve Diğerleri – Türkiye, KESK üyesi Enerji Yapı Yol Sen – Türkiye)
Benzer eylemler Danıştay ve İdare Mahkemeleri tarafından da yasal ve meşru kabul edilmiştir. Danıştay; Sendika üyelerinin sendikaların yetkili kurullarınca alınan, üretimden gelen güçlerini kullanma çağırısına uyarak, davacının sendikal faaliyet kapsamında göreve gelmemesi fiilinin mazeret olarak kabulünün gerektiği yönündedir. Etkinlik nedeniyle göreve gelmemenin disiplin suçu ile cezalandırılmasını hukuka uygun bulamamıştır. (Danıştay 1. Daire E.2001/3307, K.2001/4415, Danıştay 12. Dairesinin E.2004/4643, K.2005/313, Danıştay 12. Dairesinin E.2005/5767, K.2008/225,)
Son olarak konfederasyonumuz tarafından alınan karar gereği 25 Kasım 2009 tarihinde yapılan bir günlük grev kararına uyarak işe gitmeyen üyeye verilen disiplin cezası Ankara 14. İdare Mahkemesi tarafından 29 Nisan 2010 tarih ve 2010/602 sayılı karar ile iptal edilmiştir.
Anayasa ve insan hakları sözleşmeleri ile güvence altına alınan sendikal faaliyet hakkım Türk Ceza Kanunu ile de korumaya alınmış, TCK 118. maddesinde sendikal faaliyetin engellenmesi yasaklanmıştır.
Bu nedenle temel bir insan hakkını kullanmış olmam nedeniyle tarafıma her hangi bir ceza verilemez. . …/…/2010
Ad Soyad
İmza