İşçilerin ve Kamu emekçilerinin en temel ekonomik taleplerinin yok sayıldığı bir bütçe
Önümüze konulan bütçe netice itibarıyla demokratik kurum ve kurallar işletilerek oluşturulmuş bir bütçe değildir ve demokratik bir karakteri yoktur. Aynı şekilde demokratik etki koşullarının olmaması nedeniyle adil, eşitlikçi bir bütçe de değildir. Dolayısıyla sadece enerji sanayi maden iş kollarına ilişkin değil, genel bir değerlendirme yapmayı uygun gördük.
2018 bütçesi, işçilerin ve kamu emekçilerinin en temel ekonomik taleplerinin yok sayıldığı bir bütçe olarak dikkat çekiyor…
2018 bütçesine göre devlet, 2018 yılında yaklaşık 23.7 milyar harç tahsil edecek. Buna göre harçlar yüzde 15 seviyesinde olması beklenen Yeniden Değerleme Oranı’nın (YDO) neredeyse iki katı artacak. 2018 yılı için kasım ayında açıklanacak Yeniden Değerleme Oranı’nın yüzde 15 olması beklenirken, bütçede, harçlardan elde edilecek gelirlerde YDO’nun hayli üzerinde artış öngörüldü. Bütçeye göre, toplam harçlar bu yılın gerçekleşme beklentilerine göre yüzde 27 oranında artarak 18.7 milyardan 23.7 milyar liraya çıkacak. Harçlarda en yüksek artış yüzde 44 ile trafik harçlarında olacak.
Eylül’de bütçe açığı 6,4 milyar lira olarak açıklanırken, 9 aylık bütçe açığı 31,6 milyar lira oldu. 2018 bütçe büyüklüğü ise 762,8 milyar lira olarak açıklandı.
Asgari ücretliler başta olmak üzere, işçilerin ve kamu emekçilerinin en temel ekonomik taleplerinin yok sayıldığı, emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarını dikkate almayan,
İç ve dış borçlanmaya dayanan, yabancı sermaye girişine bağımlı ve istihdamı geri plana iten,
Yüksek maliyetli borçlanmaların, yerli ve yabancı sermayeye daha fazla kaynak transferlerinin olduğu,
Özellikle ücretli emekçiler açısından geçmiş yıllarla kıyaslanamayacak kadar zor geçeceğini gösteren,
Ülkenin gelirlerinin nasıl toplanacağını, toplanan gelirden hangi kesimlere ne kadar pay ayrılacağını, siyasi iktidarın hangi sınıfın çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini en somut ve açık bir şekilde gösteren,
Bütçe kaynaklarını halkın, emekçilerin günlük yaşamını kolaylaştırmak yerine yerli ve yabancı sermayeye aktarmayı hedefleyen,
Her bakımdan sermaye güçlerinin çıkarlarını korumayı temel alan bir mantıkla hazırlanan,
AKP hükümetleri tarafından bugüne kadar hazırlanan bütçelerin ana karakterinin devam ettiğini gördüğümüz,
Tam anlamıyla bir ‘yoksulluk bütçesi’
Son açıklanan resmi işsizlik oranı temmuz 2017 itibariyle yüzde 10.7.
Resmi işsiz sayısı ise 3.5 milyona dayanmış durumda.
2018 bütçesi, 762 milyar 753 milyon lira olarak belirlenirken, orta vadeli mali programda milli gelirin (GSYH) 3 trilyon 446 milyar TL olacağı açıklandı.
Geçmiş yıllardaki bütçelerde yer almayan, ilk kez 2018 bütçe kalemleri içinde gösterilen ve Kamu Özel Ortaklığı (KÖO) çerçevesinde yapılan köprü, tünel, otoyol ve şehir hastaneleri ile ilgili olarak hükümetin öngördüğü ve ‘garanti ödemesi’ olarak bilinen taahhüt miktarı (şimdilik 6 milyar lira olarak belirlenmiş.)
Taahhüt miktarı dolara endeksli olduğu için 2018’de dolar kurunda yaşanacak muhtemel artışlar sonrasında halkın cebinden çıkacak olan ‘garanti ödemesi’ miktarının daha da artması kaçınılmaz görünüyor.
Tıpkı geçmiş yıllardaki bütçeler gibi, gelirlerin büyük bölümünün vergiler üzerinden halktan toplanması hedefleniyor.
2018 bütçe gelirlerinin yüzde 86’sını vergiler oluşturuyor. Toplanan verginin yüzde 60’ı dolaylı, yani tüketim üzerinden alınıyor. Türkiye’de vergi gelirlerinin önemli bir bölümünün toplam istihdamın üçte ikisini (yüzde 65) oluşturan ücretli emekçilerden karşılandığı dikkate alındığında 2018’de vergi yükünün yine emekçilerin sırtına yıkılacağı anlaşılıyor.
Yıllardır izlenen, işçi ve emekçileri sürekli ezen geleneksel vergi rejiminin sürdürülmesi, iktidarın emekçilerin üç kuruşluk kazancına bile göz diktiğini gösteriyor.
Toplam vergi gelirlerinin yüzde 60’a yakınını oluşturan ÖTV ve KDV’nin yanı sıra, artan oranlı vergi dilimi uygulamasının sürdürülmesi nedeniyle, 2018 ücret/maaş zamları daha ceplere girmeden buharlaşmış durumda.
İktidarın 15 yıllık bütçe pratiğine baktığımızda, istihdama yeterli kaynak ayırmak, en azından asgari ücreti vergi dışı bırakmak, sürekli artan dolaylı vergileri azaltmak, temel tüketim mallarından alınan KDV’yi sıfırlamak, ücretli emekçilerin temel ihtiyaçlarını karşılayacak ücret politikaları uygulamak (Artan oranlı vergi dilimi uygulamasına son vermek) gibi bir derdinin olmadığı anlaşılıyor.
Hükümet yıl sonu enflasyon hedefini yüzde 9.5 olarak belirlenmiş olsa da, TÜİK verilerine siyasi müdahale olmaması halinde, yıl sonu enflasyonunun çift haneli olması kesin gibi.
İşsizlik oranlarındaki artışın sürecek olması, 2018 başından itibaren temel tüketim mallarına yeniden değerleme oranında yapılacak ‘otomatik’ zamlar, 2018 yılının özellikle ücretli emekçiler açısından geçmiş yıllarla kıyaslanamayacak kadar zor geçeceğini gösteriyor.
İşçilerin ve Kamu emekçilerinin en temel ekonomik taleplerinin yok sayıldığı bu bütçeyi kabul etmiyoruz. Savaş ve yıkım getiren; emekçilerimizi, toplumu daha fazla yoksullaştıran; çocuklarımızın geleceğini gasp eden bu bütçeye ‘hayır’ diyoruz. 26.10 2017
ESM MYK