BASINA VE KAMUOYUNA
Bilindiği üzere, yürürlükte olan 2840 sayılı Kanun, “Devlet eliyle işletilecek madenler”i tanımlamaktadır. Kanunun 2. maddesinde, “Bor tuzları, uranyum ve toryum madenlerinin aranması ve işletilmesi Devlet eliyle yapılır.” Bu madenler için 6309 sayılı Maden Kanunu gereğince gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine verilmiş olan ruhsatlar iptal edilmiştir.” denilmektedir.
1978 yılına kadar yerli ve yabancı özel şirketler eliyle işletilen bor madenleri, bu tarihte 2172 sayılı Kanun ile Etibank’a devredilmiştir. 1983 yılında ise, 2840 sayılı Kanun ile bor tuzlarının aranması ve işletilmesinin devlet eliyle yapılacağı hükme bağlanmıştır.
Bor madenlerinin devlet eliyle işletilmesini sağlayan 2840 sayılı kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı taslağı 05.03.2012 tarihinde Bakanlar Kuruluna sunularak imzaya açılmış olup, söz konusu kanunun 2.maddesine “Bu madenlerin üretimi ve zenginleştirilmesi, teknik, ticari ve ekonomik sebeplerle, ürünün mülkiyeti teşekkülde kalmak üzere ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürebilirler, Ancak üçüncü şahıslara gördürülecek işlerin ihale süresinin üç yıldan fazla olması durumunda konuya ilişkin talepler Yüksek Planlama Kurulu tarafından karara bağlanır.” şeklinde bir fıkra eklenmiştir. Bu değişiklik, özünde özelleştirme anlamına gelmektedir.
Daha önce de defalarca bor madenlerinin özelleştirme girişimleri olmuş, fakat başta sendikalar ve ilgili meslek odaları olmak üzere duyarlı kamuoyunun müdahaleleri sonucu bor madenleri kamunun elinde kalmıştır. Uluslararası şirketlerin uzun zamandır bor madenlerinin peşinde olduğu bilinmektedir.
Bor mineralleri; ilave edildikleri malzemelerin katma değerlerini olağanüstü yükseltmekte, bu nedenle sanayinin tuzu olarak adlandırılmaktadır. Gelişen teknolojiler, bor kullanımını ve bor minerallerine olan bağımlılığı artırmaktadır. Hammadde, cam, porselen, seramik, tekstil, deterjan, metalurji, tarım, enerji havacılık, savunma gibi çok farklı sektörlerde kullanılan bor mineralleri sanayinin vazgeçilmez hammaddelerindendir. Gelişen üretim teknolojileri ve değişen tüketim alışkanlıkları, bor kullanımının yeni ve değişik alanlarda artmasına yol açmaktadır. Yakıt pilleri, düz panel ekran(LCD) üretimi gibi alanlar bunlardan birkaçıdır. Sürdürülebilir enerji tüketiminin artması paralelinde güneş enerjisi ve rüzgar enerjisi sistemlerinde de bor kullanımı artmaktadır. Aynı zamanda enerji alanındaki diğer araştırmalarda dikkate alındığında bor ürünlerinin, enerji sorunlarına çözümde de önemli bir potansiyele sahip olduğu bilinmektedir.
Yukarıda belirtilen özellikleri nedeniyle, bor yataklarından elde edilen bor minerali ve ürünlerinin bir kamu tekeli tarafından üretilip pazarlanması son derece doğaldır.
Bu gerçeklerden hareket edilerek; devletçe işletilecek madenler kapsamına alınan bor tuzlarının arama, işletme ve pazarlama faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi görevi Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü‘ne verilmiştir.
Bor rezervlerinin kamu eliyle işletilmesinin yararları bu denli açık bir biçimde ortada ve üstelik toplumun her kesiminin katıldığı bir uzlaşma da söz konusu iken, özelleştirme çalışmalarına başlanılmasının anlamı, borların dünya sermayesini elinde tutanlara peşkeş çekilmesidir.
Dünya bor piyasası yaklaşık olarak toplam 1,5 milyar Amerikan Doları düzeyindedir. Türkiye’nin bugün için bu pazardaki payı 850 milyon dolar civarındadır. Bor rezervleri ülkemiz için son derece önemli bir zenginliktir. Bu zenginliği en iyi şekilde değerlendirmek ve bu doğal kaynaktan ülkemize en yüksek yararı sağlayabilmek için, bor madenlerinin özelleştirilmesine karşı çıkmalıyız.
Enerji, Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası olarak, bor madenlerimizin özelleştirilerek uluslararası tekellerin eline geçmemesi konusunda tüm kamuoyunu dikkatli davranmaya davet eder, bu konuda üzerimize düşen görevi yapmaya devam edeceğimizi kamuoyunun bilgisine sunarız.
ESM Yönetim Kurulu