
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, 18 Şubat 2025 tarihinde ortak bir basın açıklaması yaparak “Bu Baskı Politikalarıyla Toplumu Susturamazsınız” dediler.
BU BASKI POLİTİKALARIYLA TOPLUMU SUSTURAMAZSINIZ
Devlet Denetleme Kurulu’nun görev ve yetkilerine ilişkin düzenlemeler içeren “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” mecliste yapılan görüşmeler neticesinde Kanunlaştı.
Kanun değişikliğiyle birlikte Cumhurbaşkanlığı’na bağlı olarak çalışan Devlet Denetleme Kurulu’nun, yargı organlarının yerine geçecek şekilde çeşitli kurum ve kuruluşların görevlileri hakkında görevden uzaklaştırma kararı verebilmesine imkan tanınmaktadır.
Daha evvel yürürlükte olan 2443 sayılı Devlet Denetleme Kurulu Başkan ve Üyelerine İlişkin Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun’un birçok hükmü, 09.07.2018 tarihinde yayımlanan 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 42. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış, bunun yerine 15.07.2018 tarihinde, 5 sayılı Devlet Denetleme Kurulu Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarılmıştı.
5 sayılı Devlet Denetleme Kurulu Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi 2018 yılında yürürlüğe konulmuş ve daha önce Kanunda yer alan düzenlemeleri dahi aşacak şekilde Devlet Denetleme Kurulu’na yetkiler verilmişti. Bu tarihten itibaren de çeşitli değişikliklerle yetkileri genişletilmeye devam edilmişti. Kararnamede “İdari soruşturma” hususu “her türlü idari soruşturma” olarak genişletilmiş, kamu kurum ve kuruluşu niteliğindeki meslek kuruluşlarının özerk yerinden yönetim kuruluşu olma özelliği görmezden gelinmiş ve yargının yetki alanına giren “görevden uzaklaştırma” DDK’nin görev ve yetkisi kapsamına alınmıştı.
Anayasa Mahkemesi ise Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde yer alan görevden uzaklaştırmaya ilişkin ibare hakkında iptal kararı vermişti. Kanun değişikliğiyle birlikte 2443 sayılı Kanuna bir kez daha görevden uzaklaştırmaya ilişkin hükümler eklenmiştir.
Ancak yapılan düzenlemenin demokratik hukuk devletinde kabul edilebilmesi mümkün değildir.
Torba yasa yoluyla meslek kuruluşları, sendikalar, kamuya yararlı dernekler ve vakıflar, kooperatifler üzerinde hiyerarşi kurulmasına izin veren düzenlemeler Yasa yapmanın amacıyla bağdaşmamaktadır.
Önce Kararname ile Kanun’u aşan yetkiler verilmesi, Anayasa Mahkemesi iptal kararı verince bu defa da Kararnamedeki yetkileri aşan düzenlemelerin Yasa’ya aktarılması, Anayasa Mahkemesi kararlarına uymamanın yeni bir örneğini oluşturmaktadır.
Emek ve meslek örgütlerinin özerk-demokratik yapısına açıkça müdahale edilmekte, Anayasa’ya, kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinin kuruluş kanunlarına, sendikalar kanununa ve İLO sözleşmelerine aykırı bir şekilde DDK’na bu kuruluşların yöneticilerini görevden uzaklaştırma yetkisi verilmekte, kurulun “inceleme ve denetim” işlevi aşılarak, bir tür yargı kurumu olarak cezai yetki kullanması sağlanmaktadır.
Unutulmaması gerekir ki kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, dernek ve vakıfların denetimlerine ilişkin hususların her biri ayrı ayrı kendi kanunlarında belirtilmektedir. Devlet Denetleme Kuruluna ise emek ve meslek örgütleri üzerinde tüm bu Yasalara aykırı olacak şekilde yetkiler verilmiştir.
Yapılan değişiklikle birlikte Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde yer alan ve iptal edilen görevden uzaklaştırmaya ilişkin hükümler Yasa’ya aktarılmakta ve dahi Kararnamede grup başkanlarına verilen uzaklaştırma yetkisi Yasa ile birlikte hem ilgili grup başkanına hem de tek tek denetçilere verilmektedir.
Oldukça keyfi nedenlerle tek bir denetçi dahi emek ve meslek örgütlerinin seçilmiş görevlilerini görevden uzaklaştırabilir hale gelmektedir.
Devlet Denetleme Kurulunun görevden uzaklaştırma yetkilerinin kullanımına karşı başvurulabilecek bir itiraz yolunun Yasa’da bulunmaması, görevden uzaklaştırmaya ilişkin bir süre sınırı öngörülmemesi, bu uzaklaştırmanın görevden almaya dahi dönüşmesine neden olabileceğini göstermektedir.
Devlet Denetleme Kurulu’na verilen sınırsız yetkiler Anayasa’nın 108. maddesinde belirlenen kurulun görev tanımının dışında kalmaktadır. Anayasa’da sayılmayan bir yetkinin Kanunla getirilmesi mümkün olmadığı gibi, keyfi uygulamalarla görevden uzaklaştırmalara karşı başvurulabilecek idari yahut yargısal bir yola Yasa’da yer verilmemesi, idarenin işlemlerinin denetimsiz kalabilmesine de neden olacaktır.
Ancak Yasama organı tarafından yürütmeye sınırsız, ölçüsüz ve keyfi kullanıma açık yetkiler veren kuralların hukuk devleti ilkesiyle ve Anayasayla bağdaşması mümkün değildir.
Yasalar eliyle yürütme organına yargı organlarının yetkisini veren düzenleme, kimsenin kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisini kullanamayacağına ilişkin yasağa da aykırıdır.
Bizler çok iyi biliyoruz ki, yapılan tüm bu hukuka aykırı düzenlemeler ve baskı politikaları, ülkeyi yönetenlerin kendi siyasi ajandalarına göre suni gündemler yaratmaya ve hukuk dışı yollarla muhalefeti etkisizleştirmeye yönelik adımlarıdır.
Emek ve meslek örgütlerine yönelik düzenlemeler açık bir şekilde kamu yararını, kamusal üretim hizmet ve denetim gerekliliklerini, bu yöndeki Anayasal örgütlenmeleri ve toplumsal muhalefeti etkisizleştirme, tasfiye etme ve cezalandırmaya yöneliktir. İçerisinden geçtiğimiz ekonomik, toplumsal ve siyasi krizlere karşı toplumsal muhalefetin yükseleceği her alana açıkça bir gözdağı verilmek istenmektedir.
Halkın iradesiyle seçilmiş belediye başkanlarına, mesleklerini yapan gazetecilere, grev yasaklarıyla emeğini savunan işçilere, demokratik haklarımıza ve özgürlüklerimize teyakkuz halinde saldırının tek sebebi budur!
Ancak bilinmelidir ki bizler tüm baskı ve zor politikalarına rağmen, ülkemize, Anayasal demokratik kazanımlarımıza, emeğimize, mesleklerimize, meslek alanlarımıza ve emek-meslek örgütlerimize ne olursa olsun sahip çıkmaya devam edeceğiz. Ülkemizin eşit, özgür, barıştan yana ve demokratik yarınları için hep birlikte mücadele edeceğiz. Mutlaka ama mutlaka kazanacağız.