BASINA VE KAMUOYUNA
Bu gün 24 Ocak
24 Ocak denildiğinde akla hemen iki önemli olay gelmektedir. Birincisi Süleyman Demirel Hükümetinin 1980 yılında almış olduğu ve etkileri hala bu güne kadar uzanan meşhur 24 Ocak ekonomik istikrar paketinin uygulanmaya başlamasıdır. Diğeri ise araştırmacı, gazeteci ve yazar sevgili Uğur Mumcu’nun 1993 yılında katledilmesi.
Bu iki olayın arasında 13 yıl gibi bir süre olmasına rağmen, aralarında yadsınamayacak bir bağ ve ilişki bulunmaktadır.
24 Ocak 1980 tarihinde açıklanan ekonomik paket ile sermaye kesimine gün doğmuştur. Daha doğru bir tanımla sermaye kesimi hükümete bu kararları aldırarak, ülkenin bütün kaynaklarını kendisine ve uluslar arası sermayeye akıtmanın yollarını açmıştır. Dönemin TİSK başkanı Refik Baydur emekçi kesimleri kastederek; “bu güne kadar onlar güldü, artık gülme sırası bize geldi” diyerek, bu kararların kimlere yaradığını en açık bir şekilde ifade etmiştir. Bu kararlarla;
– Türk lirası % 32,7 oranında develüe edilerek serbest kur uygulamasına geçilmiş, TL yabancı paralar karşısında korumasız bırakılmış ve bir günde yeni zenginler türetilerek, halk fakirleştirilmiştir.
– Devletin ekonomideki payı küçültülerek, özelleştirme uygulamalarının yolu açılmıştır.
– Tarım ürünlerine yapılan desteklemeler kaldırılarak, üretici köylü zor duruma sokulmuştur.
– İhracata vergi iadesi uygulaması getirilerek hayali ihracatçılar türetilmiştir.
– Bankerlik yapmanın yolu açılmış, ve her köşe başında yer tutan bankerler aracılığı ile halkın soyulmasına fırsat yaratılmıştır.
– Bu dönemde işçi ve emekçiler üzerine saldırılar yoğunlaşmış, anarşi terör ve faşist saldırılar hızlanmıştır. Grevler ertelenmiş, toplu sözleşmeler çıkmaza sürüklenmiştir.
Alınan kararların demokratik bir sistemde uygulama olanağı bulunmamaktadır. Bu kararların uygulanması için demokratik hak ve özgürlükleri ortadan kaldıran, baskı ve zorbacı bir rejim gerekmekteydi. Ve 12 Eylül 1980 günü TSK ülke yönetimine el koyarak bu rejimi hayata geçirmiş oldu. Ülkede bilinçli bir şekilde tırmandırılan anarşi ve terörü sonlandırmak için yönetime el koyduğunu söyleyen generaller, 24 Ocak kararlarının harfiyen uygulayıcısı oldular. 24 Ocak kararlarının mimarı olan Turgut Özal bu dönemde Başbakan Yardımcılığı görevine getirildi. Siyasi partiler ve sendikalar kapatıldı. Hak aramanın bütün yolları kapatıldı. 1402 sayılı sıkıyönetim kanunu ile muhalefet etmeye kalkan bütün kamu görevlileri işkence tezgahlarından geçirilerek işten atıldılar. Susturulamayanlar ise katledildi.
İşte Uğur Mumcu da süreç içinde susturulamayan ilerici bir aydın ve yürekli bir devrimciydi. Bundan tam 19 yıl önce 24 Ocak 1993 Pazar günü evinin önünde arabasına bomba konularak katledildi. Ve katilleri bilinmesine rağmen bulunamadı.
24 Ocak kararlarını iyi okumadan ne 12 Eylül faşist darbesi ne de Uğur Mumcu cinayeti anlaşılabilir. 12 Eylül darbecilerini yargılamaya kalkanlara işe 24 Ocak kararlarından başlamalarını tavsiye ederiz. Çünkü o darbeci generaller sadece tetikçilerdir. Esas suçlu onları bu işe memur edenlerdir. Onlar ise gülme sırası şimdi bizde diyerek kendilerini çoktan ele vermişlerdir.
AKP hükümeti ise bu gün 24 Ocak kararlarının bayrak koşuculuğunu üstlenmiş durumdadır. 24 Ocak kararlarının hayata geçirilmesi için 12 Eyülcülerin bile yapamadığı, tamamlayamadığı ne varsa hepsini hayata geçirmek için elinden geleni yapmaktadır. Susturulmuş üniversiteler, ele geçirilmiş yargı ve medya sayesinde emekçiler üzerinde baskıyı giderek artırmakta, muhalefet eden her kesime uygun bir suç ve terör örgütü yaratarak hapse atmakta, hapse atılan kişiler bir daha dışarı yüzü görememektedir.
Ülkemiz bu gün hem 24 Ocak, hem 12 Eylül faşizmini hala yaşamaktadır. 24 Ocak kararlarına karşı durmak aslında bu güne karşı durmak ve mücadeleyi bu güne taşımak demektir. Bu görev emekten yana bütün güçlerinin önünde durmaktadır. KESK bu görevin bilincindedir. 24.02.2012-Salı
Müşfik Veysel ERDOĞAN
KESK Dönem Sözcüsü