İktidarın enerji ve madencilik alanında yürüttüğü özelleştirme politikalarının acı sonuçlarıyla tekrar tekrar yüzleşmeye devam ediyoruz. Ölümler artık şehirlerden uzakta, dağ başında bir maden ocağında değil; hemen yanı başımızda gerçekleşiyor.
Yaklaşık 1 ay kadar önce Diyarbakır’ın Çınar ile Mardin’in Mazıdağı ilçesi arasında kalan ekili alanlarda elektrik kabloları nedeniyle çıkan yangında 15 insanımız ve 500’den fazla hayvan yaşamını yitirmişti. İktidar sözcüleri bu yangını anız yangını diyerek geçiştirmeye çalışsalar da, çıkış kaynağının yıllardır bakımı yapılmayan elektrik kabloları olduğu ortaya çıkmıştı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturmada yangınla ilgili hazırlanan ilk bilirkişi raporunda Köksalan Mahallesi’nde yangının başladığı noktada sigortalı ayırıcı elektrik direğinde sigorta yerine iletken tel sarılmış olduğu; iletken telin koparak yerdeki otları tutuşturduğu, şiddetli rüzgarın etkisi ile de alevlerin geniş bir alana yayıldığı belirtilmişti. Bölge halkı, elektrik dağıtım işini üstlenen DEDAŞ’a yaşanılan sorunlarla ilgili başvuruda bulunduklarını ama dikkate alınmadıklarını açıklamıştı. Nitekim bundan 1 yıl önce de aynı bölgede bir yangın çıkmış ve yapılan soruşturmada DEDAŞ asli kusurlu bulunmuştu.
Geçtiğimiz Cumartesi günü ise İzmir’in merkezinde, Alsancak’ta, önce bir su birikintisine basan genç bir doktor adayı, Özge Ceren Deniz ve sonrada ona yardıma koşan İnanç Öktemay elektrik akımına kapılarak yaşamını yitirdi. Bu kez İzmir’de elektrik dağıtım işini üstlenen Aydem Enerji’ye bağlı Gediz Elektrik’in ihmaller zinciriyle karşı karşıyayız. Beş yıl önce bir yerel gazetede “Çözüm için illa biri mi ölmeli!” başlığı atılarak elektrik riskine dikkat çekilmişti. Bu ölümlerin ardından önce sokakta elektrik akımına kapılarak ölen hayvanların bulunduğuna dair tanıklıklar ve yolun altından geçen elektrik kablolarından kaynaklanan duman görüntüleri sosyal medyaya düştü. Sokakta bulunan esnafın elektrik kaçağına dair şikayetlerinin de Gediz Elektrik tarafından problem yok denilerek geçiştirildiği belirtiliyor.
Yapılan ilk bilirkişi incelemesinde bir besleme devresine ait kablonun yağmur tahliye mazgalı altına sıkıştığı ve yalıtımının zedelendiği, ölümlere bu bölümdeki faz toprak arızasının neden olduğu belirtilirken; besleme devrelerine ait kabloların zeminden 36 ila 45 santimetre derinlikte olduğu, temasın olduğu noktada ise bu derinliğin 15 santimetreye kadar gerilediği ve neredeyse mazgalın kalınlığıyla aynı seviyeye geldiği vurgulandı.
Sözün özü dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyoruz: Bu ülkede sermayenin elinin değdiği, piyasanın insafına terk edilen hemen her alanda olduğu gibi elektrik üretim, iletim ve dağıtım işinde de insan hayatı ikinci plana atılmıştır. Bütün ülkede elektrik dağıtım işi iktidara yakınlıkları malum olan şirketlere pay edilirken; bu şirketler iktidara yakın olmanın verdiği güvenle en temel bakım onarım faaliyetlerini gerçekleştirmek, insan hayatını riske atan sorunları ortadan kaldırmaktan kaçınmışlardır. Patronların karı hepimizin canının önüne konulmuştur.
Halkımız bir yandan özelleştirmenin yol açtığı trajedilerle sınanırken, diğer taraftan aynı şirketler tarafından sistematik bir soyguna tabi tutulmaktadır. Elektrik şirketlerinin bir eli iktidarın kesesinde, diğer eli ise halkımızın cebindedir. Bakınız: İzmir’deki ölümlerin sorumlusu Gediz Elektrik son üç yıldır tek bir kuruş bile vergi ödememiştir! Emekçilerin daha maaşı cebine girmeden vergisi kesilirken, bu ülkenin kanını emen patronlar bu tarz vergi aflarıyla servetlerini büyütmeye devam etmektedir.
Dahası hemen her elektrik faturası zammı bu soygunu daha da büyütmektedir. Son olarak 1 Temmuz’da elektriğe % 38 oranında zam yapıldı. Elbette bu zam görünüşte elektrik üretim maliyetlerindeki artış bahane edilerek yapılsa da, arkaplanında elektrik şirketlerine nasıl bir kaynak aktarımı yapıldığına bakmak gerekmektedir: Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) tarafından yapılan incelemede perakende enerji bedelindeki artış konutlar için yüzde 2.5 ile sınırlı kalırken, dağıtım şirketlerine aktarılan dağıtım bedeline yüzde 58.9 oranında zam yapıldığı saptanmıştır. Ayrıca bu zamla birlikte faturalarımızda parekende enerji bedeli oranı bir yılda % 32,1’den % 23,8’e düşerken; dağıtım bedeli payı % 57,2’den % 65,9’a çıkmıştır.
Yani bizler halk olarak elektrik faturası adı altında, dağıtım şirketlerinin karşılaması gereken maliyetleri de finanse etmek zorunda bırakılıyoruz. Devletin resmi kurumu EPDK, zamma gerekçe olarak elektrik üretim maliyetlerindeki artışı göstererek açıkça yalan söylemektedir.
Ölüm, talan ve soygun… İktidarın enerjide uyguladığı özelleştirme politikalarının karşımıza çıkardığı manzara budur. Özelleştirmelerin önünü açarken bizlere hep aynı yalanları tekrarladılar: Kamu kurumlarının verimliliğinin artacağını, kamu üzerindeki finansman ve istihdam yükünün azalacağını ve benzeri pek çok yalanı son Orta Vadeli Program’da da dile getirildiği üzere sık sık duyuyoruz. Soruyoruz: Bu mudur verimlilik? Madenlerde, sokak ortalarında insanlarımızın yaşam haklarının üç kuruş kar uğruna hiçe sayılması mıdır? Isparta’da 2022 yılında yaşandığı gibi halkın günlerce çetin kış koşullarında elektriksiz kalması mıdır? Urfa’da ve başka pek çok kentte sıcak yaz aylarında halkın elektrik kesintileriyle baş başa bırakılması mıdır?
Soruyoruz: Kamu üzerindeki finansman yükünü, özelleştirmelerle ödüllendirdiğiniz şirketlere ucuz krediler ve teşvikler sağlayarak, tek kuruş vergi almayarak mı kaldıracaksınız? Özelleştirmelerin kaybedeni ve kazananı bellidir: Bir avuç sermayedarın cebi dolarken, bizler can vermekteyiz, bizler soyulmaktayız!
Şirketlerin vergilerini affetmekte pek mahir olan iktidar bizleri tasarruf paketleriyle ekonomik olarak boğazlamaya çalışmaktadır: Yakın zamanda giyim yardımı hakkımız gasbedilmiş, servis hakkımıza göz dikilmiştir. Dahası halka kaynak yok yalanını sıkan iktidar sözcüleri ve ekonomi yönetimi asgari ücretliyi, emekliyi sefalete terk etmiş; kamu emekçilerinin ücretlerinin enflasyon karşısında erimesine yol açmıştır.
Bizler bu ülkenin onurlu kamu emekçileri olarak bu rant ve talan düzenine karşı şimdiye kadar susmadık; bundan sonra da mücadelemizi olanca gücümüzle sürdüreceğiz! Diyarbakır’da ve İzmir’de özelleştirme politikasının bir sonucu olarak yitirdiğimiz insanlarımızı unutmayacağız; sorumlulardan hesap sorulması için takipçi olacağız, bulunduğumuz her alanda dile getireceğiz!
ESM olarak bir kez daha talep ediyoruz: En temel insan ihtiyaçlarından olan enerji, piyasanın açgözlülüğüne terk edilemez!
Elektrik dağıtım şirketleri derhal kamulaştırılmalı ve halkın ucuz ve güvenli bir şekilde enerjiye erişimi sağlanmalıdır!
Elektrik şirketlerine fahiş zamlar yoluyla kaynak aktarımına son verilmeli ve zamlar geri çekilmelidir!
ESM Merkez Yürütme Kurulu