BASIN AÇIKLAMALARIŞUBE AÇIKLAMALARI

ESM’DEN 25 KASIM KADINA KARŞI ŞİDDETLE MÜCADELE GÜNÜ AÇIKLAMASI

ESM Soma Temsilciliği 25 Kasım Kadına Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü nedeniyle basın açıklaması düzenledi.

KESK/ESM Balıkesir Şubesi Kadın Sekreteri Fatma Erdem’in yaptığı basın açıklamasında, ESM Balıkesir Şube Örgütlenme Sekreteri Dilek Tabak ve ESM Soma ELİ Temsilciliği kadın üyeleri de hazır bulundu.

Erdem tarafından yapılan açıklamada; “Bugün 25 Kasım 2011. Mirabel Kardeşler bundan yarım yüzyıl önce tecavüz edilerek öldürüldüler. Yeni bir yüzyıla geçtik; çok şey değişti, gelişti. Fakat kadına yönelik şiddet hiç bitmedi; kadınların haykırışları, çığlıkları hiç dinmedi.

Tam aksine, erkek egemen zihniyet kapitalist küresel sistemle birlikte baskı araçlarını yeniledi çok daha sinsi politikalarla biz kadınlara yöneliyor. Kadınlar tüm dünyada, kendilerine yöneltilen bu çok kapsamlı, şiddetle mücadele ediyorlar.



Ülkemizde ise kadına yönelik şiddet her yıl artarak devam ediyor. Her gün ortalama 5 kadın en yakınındaki erkekler tarafından öldürülüyor. İktidar bu kırımı durdurmak bir yana, adeta meşrulaştırıyor. Kadınlara yönelik gerici-muhafazakâr söylemler, toplum yapısının cinsiyet ayrımcı bakış açısını pekiştirirken, şiddet uygulayan erkekleri de cesaretlendiriyor. Mirabel Kardeşlerin diktatörlük rejimi tarafından öldürülmesinden 50 yıl sonra, dünyanın başka köşesindeki bir ülkenin Başbakanı resmen “kadın-erkek eşit değildir” diyebiliyor. Aynı ülkenin savcıları, yargıçları tecavüzcülere, kadın katillerine “haksız tahrik indirimi” uygulayabiliyor. Sözüm ona saygın olan eğitimcileri, bilim insanları kısa etek giyen kız öğrencilerin erkekleri “tahrik” ettiğini söyleyebiliyor. Yine aynı ülkenin çalışma yasasında kadının adı bile yok. Bilakis, iş yasaları, yönetmelikler kadını nasıl daha fazla sömürebiliriz hesabından ibaret. Büyük oranda istihdam dışı bırakılan kadınlara iş sağlığından ve güvencesinden yoksun, esnek ve kısmi süreli çalışma koşulları dayatılıyor.

İşte 50 yıl sonra kadınların yaşadıkları gerçekler! İşte, sokakta, evde adaletsiz, eşitsiz erkek egemen sistemin en fazla mağdur ettiği, baskıya, şiddete ve sömürüye en fazla maruz kalanların gerçeğidir bu.

Erkek şiddetiyle, ayrımcılık ve eşitsizlikle mücadele eden tüm kadınlar bugün gerici-muhafazakâr iktidarın hedefindeler. Emekçisiyle, öğrencisiyle,  aktivistiyle, özgürlük, eşitlik ve demokrasi için mücadele veren tüm kadınlara cezaevinin kapıları işaret ediliyor. Gözaltı ve tutuklamalarla mücadele veren örgütlü kadınlar susturulmaya çalışılıyor. Bu baskı ve engellemeler de, günümüzdeki kadın kırımının bir başka boyutuna işaret ediyor.

Yaşamın her alanında şiddetin çeşitli biçimlerine maruz kalan biz kadınlar, en ağır şiddeti, en büyük acıları ve kayıpları, baskıyı ve zoru çatışmalı ortamlarda yaşıyoruz. Bizzat uygarlığın kendisini savaşlarla inşa eden erkek aklı, kadına rağmen ama en fazla da kadını ezerek, baskı altına alarak bu savaşları sürdürdü. Bugün de ülkemizde 30 yılı aşkın bir zamandır, kirli bir çatışmalı süreç yaşanıyor. Tüm insanları, halkları derinden etkileyen; ölümlere, acılara, feryatlara sebep olan bu savaşın dişini en çok gösterdiği kesim kadınlar ve çocuklar. Savaş ortamında kadınlar en pervasız şiddete maruz kalıyorlar; tacizler, tecavüzler, cinayetler en şiddetli halini bu ortamlarda alıyor. Anadilleri yasaklanarak sosyal, siyasal ve ekonomik yaşamdan zaten koparılmış olan kadınlar, savaşın şiddetiyle o hiç bilmediği yaşama fırlatılıyor:  Zorla göçe zorlanıyorlar. İçinde yaşadığı, şekillendiği topraklardan zorla koparılıyorlar. Gittikleri şehirlerde ekonomik ve sosyal yaşamın en ağır yükünü de yine kadınlar taşıyor. Güvencesiz, esnek çalışma koşullarında çalışıyorlar. Çoğunun emeği görünmez, kayıt dışı. Koskoca bir “medeniyet” kuran erkek egemen akıl, ne hikmettir ki kadınların emeğini kayıt altına almayı akıl edemiyor!

Toplumsal cinsiyet rolleri ne şiddet, ne acı, ne de çatışma dinliyor! En son Van’da yaşanan deprem gibi doğal afetlerde dahi kadınlardan kendilerine dayatılan toplumsal rolleri yerine getirmeleri bekleniyor. Çocuk ve yaşlıların bakımı, temizlik, yemek gibi ev işleri, kocaya hizmet en zor koşullarda dahi askıya alınmıyor. Kadınlara adeta  “ne olursa olsun görevlerini unutma, ihmal etme” deniyor. Bu da yetmezmiş gibi, İktidarın Van’ı boşaltma girişimi nedeniyle göç etmek zorunda kalan kadınlar gittikleri yeni yerlerde ciddi ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlarla karşı karşıya kalıyorlar.

Ancak, her gün bu şekilde iradesi kırılmaya çalışılan, baskıya ve ayrımcılığa maruz kalan biz kadınlar içimizde direniş ve özgürleşme isteğini her gün çığ gibi büyütüyoruz! Şiddete, baskıya, eşitsizliğe karşı mücadele ediyoruz. Alanlarda onurlu barışı, demokrasiyi ve özgürlüğü haykırıyoruz.

Bu haykırışlar hiçbir zaman bitmeyecek. Özgür, eşitlikçi, demokratik bir ülke yaratılana kadar susturulmaya çalışılan taleplerimizi, isteklerimizi haykırmaya devam edeceğiz. Tarihten miras aldığımız direnişi, mücadeleyi her gün daha fazla büyüterek sürdüreceğiz. Yol uzun, sesimiz güçlü..

Yaşasın Kadın Dayanışması! Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!” denildi.

(Soma Kurtuluş Gazetesi-25/11/2011)

Resim için lütfen tıklayınız…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir