BASINA VE KAMUOYUNA
15 Temmuz darbe girişimi ile ülkemiz büyük bir kaos ve yıkıma sürüklenmek istenmiştir. Ülkemizin geleceğini darbeyle biçimlendirilmesini kabul etmediğimiz gibi, her darbe girişimine nasıl direndiysek, bundan sonra da tüm gücümüzle direneceğiz.
KESK-ESM olarak her türlü darbe girişimine karşı olduğumuzu buradan bir kez daha belirtiyoruz. Geçmiş darbelerin ülkemizi ne hale getirdiği ortadadır. Darbe süreçlerinin yarattığı sonuçlara baktığımızda, hep kaybeden, ülkemizin demokrasiden, emekten, özgürlükten, barıştan yana olan kesimleri olmuştur. Darbelere yol açan nedenleri ortadan kaldıracak tek güç; evrensel hukuk değerlerine bağlı, emekten, demokrasiden, barıştan yana olanların, özgür yaşamı var edecek iradesidir.
15 Temmuz öncesi baskıların giderek arttığı, her türlü sendikal faaliyetin yasaklandığı, ya da hiçbir hukuki gerekçe gösterilmeden izinlere tabi tutulduğu bir süreçten geçiyorduk. ESM olarak, üyelerimize dönük açığa almalar, sürgünler, İş yerlerinde yöneticiler tarafından, üyelerimiz üzerinde durmadan örgütlenmeyi engellemeye dönük baskılar devam ediyordu.
Örnek olarak; 10 Ekim katliamında kaybettiğimiz arkadaşlarımızın resimlerinin bulunduğu afişlere bile tahammül edemeyip, hiç bir hukuki gerekçe göstermeden yasaklayan bir anlayış ile karşı karşıyaydık. Yine, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında Mayıs ayından itibaren 7 (yedi) üyemiz personel ihtiyacı adı altında sürülmüştür. Hakkari’deki üyemiz, Kastamonu’ya, Van’daki üyemiz Amasya’ya, Adıyaman’daki üyemiz Uşak iline gönderilmiştir.
Ülkenin mevcut koşulları ele alındığında, Hakkari’de alanında tek uzman olan kişinin, Kastamonu’ya personel ihtiyacı altında gönderilmesinin hukuken ve vicdanen hiç bir anlaşılır yanı yoktur. Bunun tek bir adı vardır “SÜRGÜN ve CEZALANDIRMA”.
15 temmuz darbesi öncesi kendini her yönüyle hissettiren bu korku ve baskı ortamı, 15 temmuz sonrası OHAL ile ete kemiğe bürünmüştür.
Darbe girişimi sonrası, daha fazla hukuk, daha fazla özgürlük talepleri yerini, tam tersi olarak darbe sonrası çıkartılan OHAL yasalarına bırakmıştır. Darbe karşıtlığının alternatifi OHAL olamaz. ESM olarak, darbe ve mevcut iktidarın anti-demokratik uygulamaları arasında bizim safımız, her zaman olduğu gibi; özgürlükler ve emekten yana bir demokrasi anlayışıdır. OHAL’in getirdiği KHK’ler derhal kaldırılmalıdır.
OHAL kapsamında çıkartılan KHK’ler ile şimdilik 70 bine yaklaşan kamu çalışanı açığa alınmıştır. FETÖ kapsamında darbeye bulaştığı iddia edilen kamu çalışanlarının açığa alınma süreci, adeta bir cadı avına dönüştürülmeye başlanmıştır.
Bu kapsamda sendikamız ESM’ ye üye, 4’ü Diyarbakır, 3’ü Ankara, 1’i Kocaeli, 1’i, Samsun, 1’i Van, 1 ‘i Manisa -Soma’dan olmak üzere toplam 11 kişi açığa alınmıştır. Açığa alınanlardan Kocaeli’ de ki üyemiz Mutena Güneyliğil Cumhurbaşkanına hakaretten savunma hakkını dahi kullanamadan memuriyetten atılmıştır. Görevden alınan üyelerimizin somut olarak neyle suçlandığı belirtilmediği için, sağlıklı savunma yapılamamaktır.
Darbe girişim öncesi muhbir vatandaşın ihbarı ile bir üyemiz “Solcu Terörist” 15 temmuz sonrası da nasıl oluyorsa “Fetocu Terörist” olabiliyor, ikisinde de açığa alınıyor. İşte açıklaması. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığına bağlı MTA Genel Müdürlüğü çalışanı üyemiz Volkan Sevinç, şubat 2016 tarihinde aynı kurumda çalışan bir muhbir memur tarafından, “Solcu Terörist” adı altında bakanlığa hiç bir delil, kanıt, belge olmadan sadece psikolojik hezeyanları ile “ihbar” edilmiş, bunun sonucunda 3 aylık süreyle açığa alınmıştır.
Bu üyemizin neden açığa alındığına dair defalarca yazılı ve sözlü başvuruda bulunmamıza rağmen sendikamıza sadece şifahi olarak “Siz neden açığa alındığını biliyorsunuz gibi” gayri resmi bir cevap verilmiştir. Bu muhbir vatandaş, Volkan Sevinç’in bilgilerini kendi sosyal medya hesapları üzerinden “terörist, vatan haini vs” gibi suçlayıcı ve hakaret içeren ifadeleri defalarca paylaşmıştır. Bu suçlayıcı bilgileri paylaşan muhbir kişinin ya suçladığı suçları ispat etmesi, yoksa bu kişiye gerekli cezanın verilmesi için MTA’ya yaptığımız yazılı başvuru üzerine, MTA bize, “bizim yapacağımız bir şey yok, isterseniz savcılığa suç duyurusunda bulunun” demiştir.
Bu muhbir vatandaşın yaptığı bir suç duyurusu ile açığa alınan üyemiz 3 ay olan yasal soruşturma süresinin sona ermesinden sonra, hiç bir açıklama yapılmadan tekrar işe başlatılmış ve soruşturulmak üzere savcılığa verilmiştir. Üyemiz Volkan Sevinç daha önce solcu terörist olarak görevden alınmıştı, bu sefer de FETÖ terör örgütü kapsamında görevden alınmıştır.
Yine aynı muhbir kişi tarafından üyemiz Devrim Erşen’e bu sefer de 2015 yılı haziranında Cumhurbaşkanına hakaret etti gerekçesiyle 2016 yılı temmuz ayında savcılığa suç duyurusunda bulunmuştur. Savcılık Mahkemeye sevk etmiş Mahkeme de denetimli serbestlik kararıyla serbest bırakmıştır.
Asıl tuhaflık; Bakanlık hiç bir delile dayanmayan bir muhbirin ifadeleri doğrultusunda bu olayı kan davasına çevirmiştir. Bu olaylar gösteriyor ki, Kamu kurumlarında ispiyonculuk yaygınlaşacaktır.
Yukarda belirttiğimiz durumun bu denli önemli olması bizim açımızdan şu nedenledir; Kamu kurumlarında düne kadar FETÖ terör örgütü ile kol kola giren, kendilerini cemaatçi olarak adlandırmaktan onur duyanlar, içinde bulundukları durumu gizlemek, darbe sonrası yaşadıkları yenilgiden dolayı ispiyonculuk yaparak, bulundukları konumlarını koruma planındalar. Bunun için de kurumlarda bulunan solcu-devrimci-demokrat kesimleri ihbar edip, hem kendi bağlılıklarını kanıtlama, hem de onlar ve onların zihniyeti ile yıllarca mücadele etmiş sendika üyelerimizi işten çıkartmayı hedeflemektedirler.
Anti-Demokratik rejimlerden en çok çeken ve karşısında durmayı ilke edinmiş KESK-ESM üyelerinin, darbeci bir yapı ile anılıp, açığa alınmaları kabul edilemez bir durumdur. Bu durum, bir İmamı Papaz göstermeye benzer.
Açığa alınan üyelerimizin durumlarının ivedi olarak gözden geçirilmesini ve işlerine bir an önce iade edilmelerini talep ediyoruz. 10.08.2016
Mustafa ŞENOĞLU
ESM Yönetim Kurulu a.
Genel Başkan
