Başbakan’ın “Devletin tiyatrosu olmaz, özelleştiriyorum” fetvasından sonra ilgili Bakanlıklar Devlet Tiyatrolarının özelleştirilmesi yönünde çalışmalara başladılar.
Devlet, kamu yararına kurumları oluşturmakla yükümlüdür. Sosyal devlet anlayışı gereği; eğitim sağlık, kültür, sanat hizmetleri, kar amacı güdülmeden halkın hizmetine sunulur. Bu nedenle, devlet kurumları olan tiyatro, opera ve baleye halkın oylarıyla işbaşına gelen her hükümet aynı gözle bakmak zorundadır. Tüm gelişmiş ülkelerde ödenekli sanat kurumlarını kuran devlet, onları destekler ve yaygınlaşmasını sağlar. Çünkü tiyatro, opera ve bale sanatları; toplumsal kültürün gelişmesi açısından vazgeçilmez ögelerden biridir.
Öte yandan devlet, ödenekli sanat kurumlarının gelişimi için iktidarların müdahalelerini önlemek adına tedbirler alır. Bu uygulamaların aksine yaklaşımlar sergileyen bugünkü zihniyet “ben yaptım oldu” mantığı ile sanat kurumlarını ve bu kurumların çalışanlarını potansiyel suçlu ilan ederek, onları toplum önünde itibarsızlaştırıp, hedef göstermektedir. Kültür ve sanatla uğraşanları yarım porsiyon aydın olarak niteleyip, küçümseyen anlayış; siz-biz gibi ayrımcı söylemler kullanarak her fırsatta sanatçılarla halkla karşı karşıya getirmeye çalışmaktadır.
“Gelişmiş ülkelerin hemen hepsinde devlet eliyle tiyatroculuk olmaz” diye yola çıkan bu özelleştirme yandaşları, tamamen gerçek dışı bir söylem kullanmaktadırlar. Oysa biz biliyoruz ki Almanya, Fransa, İngiltere gibi birçok Avrupa ülkesinde devletin bütçesinden tiyatroya büyük paylar ayrılmaktadır. Bu gelişmiş ülkelerdeki tiyatroların özerk yapıları hükümetlerin repertuarlara müdahalesini de engellemektedir.
Kamu yararına çalışan Devlet Tiyatroları, anayasanın çizdiği çerçeve içerisinde kuruluşundan bu yana, toplumun her kesimi kucaklayıp, onları, kaliteli sanat ürünleriyle buluşturmuştur. Devlet Tiyatroları ve diğer ödenekli sanat kurumlarının özelleştirilmesi halinde, ülkenin sosyo-ekonomik koşulları içinde çok az ücret alıp, geçim sıkıntısı çeken geniş halk kesimleri, bu etkinlikleri, maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle izleme olanağını bulamayacaklardır. Bu durum, başta Anadolu’daki tiyatro hareketini bitirecek, metropol kentlerin ise ulusal ve evrensel nitelikli, büyük prodüksiyonlardan mahrum kalmasını getirecektir.
Sayın Başbakan’ın doksan sekiz yıllık geçmişi olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları ve altmış üç yıllık Devlet Tiyatrolarını hedef alan açıklamalarından anlaşılan odur ki; senfoni, koro, dans toplulukları gibi sanat kurumlarını da aynı acı son beklemektedir.
Bu anlamda; öncelikle halkımızın kendisine ucuz fiyatla kültür hizmeti veren şehir ve devlet tiyatrolarına sahip çıkmaya ve halkı bu kültürel etkinliklerden mahrum edecek girişimlere karşı sanatçılarla yan yana durmaya çağırıyoruz. 08 Mayıs 2012-Salı
Müşfik Veysel ERDOĞAN
Şube Başkanı